Derinliklerdeki askeri güç: Nükleer denizaltılar Derinliklerdeki askeri güç: Nükleer denizaltılar

Derinliklerdeki askeri güç: Nükleer denizaltılar

Derinliklerdeki askeri güç: Nükleer denizaltılar

14/05/2022 13:06

ABD, İngiltere ve Avustralya arasında imzalanan AUKUS anlaşmasıyla doruğa çıkan tartışmaların odağındaki nükleer denizaltılar, tüm dünyadaki stratejik dengeleri yeniden yorumluyor
BU HABERİ
PAYLAŞ

Teknopark İstanbul tarafından 3 ayda bir yayımlanan "Target" dergisinin 14. sayısında, nükleer denizaltılar ile ilgili bir yazıya yer veriliyor.

Target dergisinin 14. sayısına, mobil uygulamamızın dergi bölümünden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.

Dergide yer alan “Derinliklerdeki Askeri Güç: Nükleer Denizaltılar” başlıklı yazıyı, takipçilerimize sunuyoruz:

DERİNLİKLERDEKİ ASKERİ GÜÇ: NÜKLEER DENİZALTILAR

Okyanusun derinliklerinde büyük tahrip yeteneği bulunan nükleer denizaltılar, günümüzde önemi gittikçe artan ve dünyanın stratejik dengelerini değiştirebilecek bir güce sahip. Nükleer denizaltıların son zamanlarda bu kadar gündemde olmasının ardında; ABD ile Çin’in arasındaki güç savaşının rol büyük. Çin’e karşı askeri güç dengesin kendi lehine artırmanın hesaplarını yapan ABD, nükleer denizaltılar konusunda İngiltere ve Avustralya ile güç birliği yaptı. Asya Pasifik bölgesinde, Çin’e karşı açık denizde niteliksel üstünlük ve manevra kabiliyeti sağlamak isteyen üç ülkenin bu kararına Çin başta olmak üzere Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri oldukça tepkili.

KIM DAHA ÜSTÜN?

Londra merkezli Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nün hazırladığı bir rapora göre, Çin, 2 milyon 185 bin askeriyle dünyanın en büyük ordusuna sahip ülke konumunda. Ayrıca Çin, 3 bin 260 uçaklık muharip hava gücü ve 777 parçadan oluşan bir donanması da bulunuyor. ABD 1 milyon 388 bin asker personeliyle Çin’in epey gerisinde olmasına rağmen, 13 bin 230 uçaktan oluşan hava gücü Çin’e göre dört kat daha fazla. Yine Amerika 490 gemiden oluşan donanmasıyla Çin’in gerisinden gelse de niteliksel bakımdan daha üstün savaş araçları barındırıyor.

İngiliz Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) tarafından yayınlanan veriler ise, ülkelerin nükleer denizaltı karnesini gözler önüne seriyor. İlk nükleer denizaltı USS Nautilus’u (SSN-571) 1954’te denize indiren ABD, bu alandaki liderliğini koruyor. 72 nükleer denizaltısı ile ipi göğüsleyen ABD’yi; 32 adet filosuyla Rusya takip ediyor. Çin’de ise 12 nükleer denizaltının altısı nükleer yakıtla çalışan balistik füze denizaltısı, diğer altısı ise diğer nükleer yakıtlı denizaltı şeklinde. Ayrıca Hindistan’ın da iki nükleer denizaltısı bulunuyor.

AUKUS SONRASI

Nükleer denizaltı konusunda tüm dünyada sayıca üstün ABD, geçen yıl eylül ayında İngiltere ve Avustralya ile AUKUS adı verilen bir güvenlik anlaşması imzalamıştı. ABD’nin 50 yıl sonra nükleer savunma teknolojisini, İngiltere dışında bir müttefikle ilk kez paylaşıma açtığı anlaşma uluslararası suların ısınmasına neden oldu. İsmi ülkelerin kısaltmasından (Australia-AU, United Kingdom-UK, United States-US) oluşan AUKUS anlaşmasıyla inşa edilecek nükleer denizaltılar, Güney Çin Denizi’nde Avustralya Donanması’nın elini güçlendirme amacı taşıyor. Anlaşmaya taraf olan ülkeler Hint-Pasifik bölgesinde Çin’in büyüyen askeri varlığına karşı birleştiklerini açıklarken, bu birleşmenin bölge stratejisinde köklü değişiklere yol açacağı yorumları da yapılıyor. Çin’in bölgedeki 12’si nükleer olmak üzere 60 adet denizaltı filosu bulunuyor. Fakat yeni anlaşma ile Çin’in karşısına yeni ve güçlü bir savunma ittifakı çıkacak.

NEDEN AVUSTRALYA?

AUKUS adındaki güvenlik anlaşmasına göre, Güney Avustralya’nın başkenti Adelaide’daki tersanelerde yaklaşık sekiz adet nükleer enerjiyle çalışan denizaltı inşa edilmesi hedefleniyor.

Nükleer denizaltılara yatırım yapan ülkelerden ABD ve İngiltere’nin güç birliği yapması bir yana Avustralya’nın herhangi bir nükleer güce sahip olmaması, bu anlaşmadaki varlığını sorgulatıyor. Herhangi bir nükleer gücü olmadığı halde nükleer denizaltılar inşa edecek olması, Asya tarafında Avustralya’nın bölgesel silahlanma yarışını tetikleyeceği kaygısı doğuruyor.

FRANSA ILE ANLAŞMAYI BOZDU

Bu duruma en fazla karşı çıkan ülke elbette ABD’nin ezeli rakibi Çin. Avustralya’ya nükleer teknoloji desteği sağlanmasını eleştiren ülke, bu durumu “büyük sorumsuzluk” olarak nitelendirdi. Üç ülke arasındaki AUKUS anlaşması, Çin kadar Fransa’dan da büyük tepki aldı. Bu tepkinin en önemli nedeni; Avustralya ittifak kararından sonra Fransa ile yaptığı denizaltı imalatı sözleşmesini iptal etmesi. Yapıldığı 2016 tarihinde sözleşme, Avustralya tarihindeki en büyük savunma anlaşması olarak biliniyordu. Avustralya anlaşmayı iptal etmeseydi, 66 milyar dolarlık bir ihaleyle Fransa tarafından 12 adet denizaltı inşa edilecekti. Böyle olmayınca, Fransa hem ticari olarak büyük bir kayba uğradı hem de Pasifik Bölgesinde ABD tarafından saf dışı bırakılmanın hayal kırıklığına uğradı. Aslında sadece Fransa’nın değil, tüm Avrupa ülkelerinin ABD’nin bu tavrından rahatsız olduğunu söylemek mümkün.

IMZASI VAR

Dünyanın en büyük üçüncü uranyum üreticisi konumundaki Avustralya’da nükleer enerji üretimi ilk olarak 50’li yıllarda gündeme geldi. Ancak ülkede bugüne kadar hayata geçirilen hiçbir nükleer santral bulunmuyor. Üstelik Avustralya, 1970 yılında yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Antlaşma’nın (NPT) altına imza atan ülkelerden biri. Bu anlaşma, dünyada nükleer silahların yayılmasının engellenmesi ve nükleer enerjinin barışçıl yollarla kullanılması konusunda bağlayıcı özelliklere sahip. Avustralyalı yetkililer yaptığı açıklamalarda, nükleer silah ve nükleer enerji üretme amaçları olmadığını belirtse de bu anlaşmayla birlikte üç ülke arasındaki teknoloji transferi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) gibi kuruluşları harekete geçirdi. UAEA, Avustralya gibi NPT’yi onaylamış ülkelerdeki tüm nükleer malzemeleri takip ediyor ve bunların nükleer bomba üretiminde kullanılıp kullanılmadığını izliyor.

DAHA YÜKSEK BIR PERFORMANS SUNUYOR

Nükleer denizaltılar nükleer reaktör yardımıyla çalışıyor. Bu sayede geleneksel denizaltılara göre daha yüksek bir performans sağlayan denizaltılar, sık sık su yüzüne çıkmaya ihtiyaç duymadan uzun süre ve yüksek bir hızla denizaltında gidebiliyor. Geleneksel denizaltılara göre daha büyük olduğu için daha fazla mürettebat barındırabilen nükleer denizaltıların ayrıca seyir füzesi ve balistik füze atabilecek kapasiteleri de bulunuyor. Nükleer güçle çalışan denizaltılar SSN olarak kategorize edilirken, balistik füze fırlatabilen nükleer enerjili denizaltılar ise SSBN olarak kodlanıyor. Ayrıca SSGN olarak sınıflandırılan nükleer güçle çalışan seyir füzesi denizaltıları da bulunuyor.